Sky Blue Bow Tie

Bana Ulaş

Twitter Google+ Wattpad

Bloglovin

Blog Arşivi

Bumerang - Yazarkafe

24 Haziran 2014 Salı

Sensizlik Senfonisi'nin Yazarı ile Kısa Bir Sohbet




ThePrettyWoman/ Sinem Yıldırım

Yorum yaparken sizleri etkilememek adına yazarın tatlı dilinden bahsetmemiştim. Böyle dediğime bakmayın bende kısa bir zaman öncesine kadar bu kadar sıcak kanlı samimi ve eğlenceli birini beklemiyordum. İlk mesajı attığımda tedirgindim ama gelen cevap tüm tedirginliğimi aldı götürdü yerine ise bu geveze halleri bıraktı. intihal olmaması açısından yazarımızdan bununla ilgili ufak bir izin aldım ve o da beni kırmadı. Şimdi ise onu bıkmadan usanmadan yaptığım tacizler sonuç verdi ve onları bu küçük sohbete ikna ettim. Onlar kim mi? onlar mahşerin ÜÇ ATLISI. birisi bizi kalemi ve samimiyetiyle çepeçevre sararken diğer ikisi aşkıyla yaktı kavurdu. 
Şaka bir yana en bu sohbetten   çok keyif aldım. 

Umarım sizde en az benim kadar keyif alırsınız diyerek sizleri bu güzel sohbetle başbaşa bırakıyorum



YORUM İÇİN


1-            Kurguyu oluştururken neleri dikkate aldın?
Kurguyu kafamda tasarlarken konunun daha özgün bir hale gelmesini sağlamaya çalıştım. Çünkü yakın arkadaşının sevgilisine âşık olma konusu artık tamamen klişeleşmiş bir konu haline geldi. Bende hikâyeye bu temayı bir nebze olsun geri planda bırakabilecek öğeler koymayı denedim. Farklı kültürler ekledim ve beklenenden daha başka karakterler yaratmaya çabaladım. Kurguyu yaratırken kafamı en çok yorduğum konu karakterler oldu gerçekten. Karakterlerimi gerçek ve en doğru şekilde yazmak, okuyucularıma yansıtmak için çalıştım.

2-            Karakterlerde öyle biri var ki hikâyeni kime önersem bir hafta dilinden düşüremiyor. Yusuf’umuzu nasıl bu kadar mükemmelleştirebildin?

Yusuf’u mükemmelleştirmedim aslında, Yusuf’u mükemmel gören sizlersiniz. Ben Yusuf’u benim yaş grubum tarafından yazılan hikâyelere kıyasla ütopikleştirmemeye çabaladım sadece. Daha ilk bölümlerdeyiz, şu sıralar Yusuf kesinlikle hatasız bir karakter olarak görünebilir fakat buna aldanmayın. Yusuf karakteri kontrol delisi ve öfkesini kontrol etmekte problemler yaşayan bir adam. Bunun sebebi de geçmişi. Hatalar yapmaya çok meyilli çünkü aceleci ve sabırsız. Güçlü görünse de ruhsal olarak oldukça zayıf. Ayrıca fazlaca takıntılı ve titizdir kendisi. Yani aslında Yusuf mükemmellikten çok uzak bir karakter… Ama yine de siz Onu kibarlığı, centilmenliği, romantikliği, sıcak kalpliliği için kendinizce mükemmelleştirebilirsiniz. Yine de Yusuf benim gözümde sadece fiziksel olarak mükemmel bir erkek. Bu Hale’nin gözünde de öyle. Hale’nin Yusuf’u sevme sebeplerinde birisi de bu aslında.

3-            Yazar tıkanıklığı sendromu çoğu kişinin başına gelir. İlhamını yitirir, yazmakta zorlanır vs. Sende bu tarz bir durum oluyor mu? Nasıl atlatıyorsun? Sende zaman bırakanlardan mısın?

Elbette benimde bazen tıkandığım ve yanaklarımı şişirip ekrana boş boş baktığım zamanlar oluyor ama çok sık ve uzun süreli değil. Eğer böyle anlar olursa bana hikâyemi anımsatan müzikler dinlemeyi, videolar izlemeyi, hikâyeme çalışmalar yapmayı, şiirler okumayı ve karakterlerimin resimlerine bakmayı tercih ediyorum. Eğer bu birçok seçeneğe rağmen yazamıyorsam o anda yazma modumda olmadığımı anlıyorum ve bırakıyorum. Eninde sonunda ilham perilerim yine kafamın üstünde pır pır etmeye başlıyorlar.

4-            Hale biraz narin görünümlü ama aslında çok güçlü bir kadın. Tezatlıkları ruhunda taşıyan bir kadına hayat vermek seni çelişkiye düşürüyor mu? Bize açıklarsan sevinirim.

Hale yeri geldiğinde kimsesiz, ürkek bir kedi yavrusu bazen de yardımsever, sevecen ve anaç bir iyilik perisi. Ancak Hale her halükarda kalbindeki ışık yüzüne taşan bir kadın. Hale’yi güçlü kılan şeyler aynı zamanda zayıf kılan zaafları olduğu için onun ruhsal karmaşalarını ve tezatlıklarını yazmak zor olmuyor ama tıkanmadığım zamanlar da olmuyor değil tabi ki. O zamanlarda kendimi Hale’nin yerine koyarak ne yapacağımı düşünüyorum ve bu doğrultuda yazmaya devam ediyorum.

5.Hikayemi anımsatan müzikler şiirler vs. dedin bize bir playlist önerir misin?


Size bir playlist önerir miyim? Önerebilirim elbette. Adele, Feridun Düzağaç, Elijah Bossenbroek, Mattia Cupelli, Sia, Birdy, Nev, Sezen Aksu, Sertap Erener, Two Steps From Hell, Raing, Lana Del Rey, Skyler Grey, Beethoven, Chopin, Handel, Zack Hemsey, Teoman ve Şebnem Ferah müzikleri dinlerim genelde Sessizlik Senfonisi yazarken ben. Çok uzun bir liste oldu değil mi? Ancak özellikle Adele'in Skyfall şarkısı ve Elijah Bossenbroek'un Reality Begins bestesi Hale ve Yusuf karakterlerinin yaratılış aşamasında devamlı sardırıp tekrar tekrar dinlediğim playlist parçalarımdandırlar.


6.Benim asıl merak ettiğim yeteneğini nasıl keşfettiğin bu kurguyu oluşturana kadar eminim ki bir çok deneme süreci geçirmişsindir. Bu konuma gelene kadar neler yaptın? Ne gibi şeyler kalemini etkiledi?

Yeteneğimi şöyle keşfettim; ilk çıktığı zamanlarda Twilight serisinin sıkı takipçisiydim. İnternette bununla ilgili ergence aramalar yaparken bir site ve bir hayran kurgusu hikâye çarptı gözüme, okumaya başladım. Şimdi dönüp geriye baktığımda fark ediyorum da Amerikalıların yazdığı kitabın, yaptığı filmin Türk filmi kıvamındaki haliydi okuduğum hikâye. Tabi o zamanlarda ilgimi çekmeyi başardı ve bende bir deneyeyim diyerek bu serüvene atıldım. 

En başlarda acayip rezildim. Gördüğüm en ufak şeyden etkilenip yeni bir hikâye yazmaya başlıyordum. Küçük bir replik bile yetiyordu beni alevlendirmeye.  Hikâyeleri her an yanımda taşımak istediğim içinde küçük okul defterlerine yazıyordum. Çok komik değil mi bende acayip gülüyorum. Hatta çok sevdiğim bir defterimi bu uğurda heba ettim. Yazık oldu. Kısa bir süre sonra bir hikâyemi paylaştım ama devam edemedim sonrada kaybolup gitti. Ardından bir süre kendi kendime yazmaya ve gerçekten bir yeteneğim olup olmadığını öğrenmek için kendimi geliştirme çabalarına girdim. Baktım oluyor Sessizlik Senfonisi'nin temellerini attım.

En başta modern bir İstanbul hikâyesi olarak şekillendi kafamda Sessizlik Senfonisi. Kurgu aynıydı. Yusuf ve Hale tanışıyorlar ve âşık oluyorlar ancak Hale’nin sevgilisi Tuna Yusuf’un yakın arkadaşı. Hale doktordu başta sonra birden mimar oldu. Yusuf daha çapkın ve eğlenceliydi. Sonra bir gün televizyonda denk geldiğim ve eskiden de severek izlediğim Sıla dizisi bana yeni fikirler sundu. O zaman kurguyu daha da özgünleştirmek için çalışmaya başladım. 
Önce karakterleri şekillendirdim ve ardından kurguyu. Çok geçmeden yazmaya başladım ve neredeyse bütünüyle hikâyeler için ayrılmış bir sitede yayınlama cesaretini gösterdim. En başta bir tutukluk geldi, kurguda yaptığım hatalardan dolayı tıkandım ve birkaç bölümün ardından ara verdim. Hikâyeyi yeniden yazmaya başladığımda yazı dilim hikâyeyi bıraktığım döneme göre daha da güçlenmişti. 

Ancak sitenin acımasız ve ruhsuz ortamından kaçma ihtiyacı duydum daha sonrasında. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle Wattpad’e geçiş yaptım fakat bu sefer beni tutukluğa sürükleyen hikâyemin kurgusunu ve bölümlerini yeniden düzenlemeye başladım.

7.Biz senin yazar yönünü tanıdık ama asıl o karakterlere hayat veren seni tanımıyoruz. Biraz bize kendinden bahseder misin? Hobilerinden, yaşadığın yerden ya da ne istersen .

17 yaşında olmakla birlikte lise 4.sınıfa geçmiş şu sıralar staj belasıyla başı sıkışık, yazmaya ve okumaya sevdalı bir insan tanesiyim kısaca. Ama uzunca sorarsan Ankara’da annemle birlikte yaşıyorum ve çok mutluyum. Çok yakın bir arkadaşım var Zeliha. Her şeyimi paylaşabildiğim annemden sonraki ikinci kişidir. 

Annemse en büyük sırdaşımdır. Arkadaşları arasında sevilen ve özgüveni tavan yaptığı söylenen bir bireyim. Okulda öğretmenler arasında da sevilirim, ama rahat hayatım yüzünden iğne gibi battığım hocalar var tabi. Bende öyle inatçı ve hırslıyım ki gidip kuyruklarına basmaktan hiç tereddüt etmiyorum. Annem ile babam ben çok küçükken boşandıkları ve ben annemle Ankara’da yaşamaya devam ettiğim için İstanbul’da yaşayan babamla hep bir kopukluk oldu aramızda. Sanırım içimdeki babama dair kopuk ve eksik noktaları Hale’ni babasıyla yaşadığı küçük anılarla ve babasına olan sevgisiyle doldurmaya çalışıyorum şu anda. 

Ayrıca çok sevdiğim bir manevi bir ağabeyim var. Birlikte büyüdüğüm, yediğimin içtiğimin ayrı gitmediği, okul toplantılarıma gelebilecek kadar yakınım olan ağabeyim her şeyimdir. Dışarıdan çok sağlam, hırslı, hırçın ve güçlü görünürüm, esprili sohbetlerimle ve sevecen tavırlarımla bahsedilir benden ancak ruhsal olarak çok romantik ve duygusal bir genç kızım. Her an her şeye ağlama potansiyeline sahibim. Buna burnumun ucunda uçuşan polenler ve kedi tüyleri de dâhil.

Arada agresifimdir, huysuzumdur ama çekilmez değilimdir. En azından birazcık. Yazmayı bir hobi değil hayat felsefesi edindim kendime. Yazdığım hikâyeler benim günlüklerim gibi. Hepsinde benden ve benim hayatımdan bir parça görebilmeniz mutlak bir gerçek. Voleybol oynamaktan, şarkı söylemekten, İngilizceden ve annemle uzun uzun sohbet etmekten oldukça hoşlanırım. Öyle çok ilginç bir insan değilim. Ama geleceğim bayan kahkahası olduğumu söylerler optimistliğimde ötürü. Nefes almaya devam ettiğimiz sürece yaşamak için bir sebebimiz olduğuna inanırım, bu yüzden de hayatın hep güzel yönlerini görürüm.


8.Şimdi ki sorum ne yazık ki sana değil. Senin ütopikleştirmediğin ama çoğumuzun hayallerinde ilah olan YUSUF'a...  Yusuf Hale'ye olan aşkını bize biraz anlatabilir misin?
Ah! Hale… Benim güzel iyilik perim… Azap meleğim… İstanbul’um… Kırmızı Kadınım… Hale’ye karşı hissettiklerimi anlatmak mümkün olabilir mi bilmiyorum açıkçası. Ne Hale kelimelerle anlatılabilecek bir kadın ne de benim Ona olan duygularım. Ama denersem eğer…
Hiç havada asılı kalmış gibi hissettiniz mi kendinizi birisinin yanındayken ya da Onu düşünürken? Ona dair her şey sizi dünya üzerinden soyutlayıp boyut değiştirmenize sebep oldu mu? Hale tam olarak bunları yaşattı bana. Ben kuyunun en dibinde, kurtarılamayacak bir noktadayken elini uzattı O benim için. Aşktan öte arkadaşım, rehberim, ışığım oldu.
Ben güneşe baktıkça Onun saçlarını gördüm, denizi ve yeşili gördükçe gözleri geldi aklıma, kokusu burnumun direğini sızlattı hep. Gülümsemesinin sıcaklığıyla kalbimdeki buzları eritmeyi başardı. Ben kalbimin her atışında Onun ismini zikrettim. Ben Onu çok sevdim. Ondan kilometrelerce, saatlerce uzağa kaçtım yine de gitmedi hiç aklımdan. Aklım Onda kaldı, kalbim Onda kaldı. Beni sevdiğini bildiğim halde gidip elini tutabilecek ne cesaret bulabildim kendim de ne de yüz.

Yine de her gece Allah’tan bu kadını diledim sadece. Ya alsın canımı beni bu azaptan kurtarsın ya da bu kadını bana bağışlasın istedim. Gülüşünde boğulmak istedim, gözlerinde kaybolmak, sesinde tav olmak, kokusunda kendimden geçmek ve o aşık olduğum güzel kalbine sahip olmak istedim. Belki çok şey istedim ve bunun için Onun ulaşılmazlığıyla cezalandırıldım. Bu yüzden kırmızı kadınımı çok sevebilmeyi diledim sadece.

Eğer sizlerinde keşfedilmesi gereken bir kalemi olduğuna inandığınız, tutkuyla takip ettiğiniz, göz atmamı ve naçizane kendi objektifimden yorumlamamı istediğiniz hikayeler, kitaplar kısacası okumaya dair her şey için bana ulaşmaktan çekinmeyin. 
Blogum da kısa bir sürede olsa sizleri ağırlamaktan onur ve şeref duydum. Bir başka yorum kokan yayınlarla görüşmek dileğiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
yukarı cık