
Orjinal Adı: Obsidian
Yazar: Jennifer L. Armentrout
Seri: Lux#1
Çeviri: Bilge N. Zileli
Yayın Tarihi: Aralık 2012
Tür: Aşk, Genç Yetişkin,
Sayfa Sayısı: 360
Goodreads Puanı: 4,38
Arka Kapak
Hey yakışıklı, hangi gezegendensin sen?
Her şeye yeniden başlamak çok berbat. Annemle birlikte Batı Virginia’ya taşındığımızda, kendimi sıkıcı işlere adamıştım, ta ki tüyler ürpertici yeşil gözleri ve kaslı vücuduyla yan komşumuz karşımda dikilene kadar. Ama işler tahmin ettiğiniz gibi gitmedi.
O, ağzını açtı.
Daemon hem kabaydı hem de kendini beğenmiş bir pislikti. Birbirimizden hoşlanmamıştık. Tam hikâye burada bitiyordu ki bir kazaya uğradım ve Daemon zamanı dondurarak beni kurtardı.
Yakışıklı uzaylı komşum üzerimde bir iz bırakmıştı.
Yanlış okumadınız. O, bir uzaylı. Daemon ve kız kardeşinin yeteneklerini çalmak isteyen düşmanları vardı ve Daemon’ın bıraktığı iz bütün düşmanları başıma toplamıştı. Bu korkunç durumdan canlı kurtulmak içinse tek yapmam gereken üzerimdeki uzaylı iz etkisini yitirene kadar Daemon’ın yanından ayrılmamaktı.
Uzun zamandır fantastik bir seri okumamıştım. Bu serinin beni kendine bağlamasının başlıca sebepleri var tabi ki. İlk sebebimiz elbette Daemon! Kitap kapağında yazarın karakterleri oluştururken hayal ettiği kişiler yer alsa da ben bu şekilde hayal gücünü kısıtlayan şeylere karşı olduğum için kendi kafamda çok farklı bir yaratık canlandırdım ve ona aşık oldum.
Öncelikle kurgudan bahsetmek istiyorum. Kurgu alışılmış uzaylı tiplemelerinden çok farklı şekilde tasarlanmış. Öncelikle elf gibi kafa yapıları yok ya da bizlerin hayal ettiği gibi frekans yayar gibi konuşmuyorlar normal insan formunda yaşamlarını sürdüren bir ışık demeti olarak tasarlanan bu uzaylı arkadaşlarımızdan biri var ki aşık olmamak elde değil.Kitap günümüz trendi olan alfa erkek furyasını fantastik kurguyla birleştiği için çok farklı etkileşimlere sahip. Fakat kurgu da ki bir nokta benim seride Twilight esintisi hissetmeme sebep oldu. Bildiğiniz gibi Edward kendi ekibinin en üst donanımına sahip vampiri olarak aksettirilmişti. Bu seride ise o konuma Uzaylı Daemon oturuyor.
O bir öküz
O bir kahraman
O bir uzaylı
O bir t-shirt yoksunu
Kimden mi bahsediyorum tabi ki esas oğlanımız DAEMON
Kitabımızda öyle bir karakter var ki aynı biz!
O bir blogger
Obir kitap kurdu
O bir komşu
O bir kedicik!
Vee işte karşınızda esas kızımız KATY
Ana karakterlerin yanında yer alan yardımcı karakterleri de çok sevdim. Ama bu ikisine çok başka duygularla bağladım. Yazar yardımcı karakterlerden kopmadan aynı zaman da ana karakterlerin üzerinde fazla yoğunlaşıp baymayan bir tutum sergilemiş.
Daemon tam bir ÖKÜZ yani buram buram uzaylı kokuyor adam! Duygusal ilişkilerden bir haber olarak yaşıyor resmen. Kitabın ortalarında öküzlük dozajını o kadar yükseltti ki "Selam uzaylı ben dünyalı!" gibi saçma diyaloglar türettim.
Katy ise içimizden biri tam bir blogger! hatta ne kadar içimizden olduğunu anlamanız için size bir alıntı bile getirdim.
+/- Katy'i tanıyalım
Gülümsemiyordu ama hiç değilse bu kez beni öldürmek istiyormuş gibi de gözükmüyordu. Yüzünde zoraki bir teslimiyet ifadesi vardı. Muhtemelen, çıkmasını iple çektiğim bir kitaba olumsuz yorum yazmak zorunda kaldığımda ben de böyle görünüyordum.
İkisinin o kadar saf ve romantik diyalogları vardı ki okurken içimin eridiğini hissediyordum. Tabi ki her diyaloğun sonu Daemon'un türlü öküzlükler yapması ile eğlenceli bir hale dönüştü. Daemon her ne kadar Katy'i ayak bağı gibi gördüğünü söylese de onsuz yapamadığını anlaması uzun sürmedi.
Bu sözümden yola çıkarak hemen birbirlerine açıldıklarını falan düşünmeyin! Eğer öyle bir beklentiniz varsa daha çok beklersiniz. Tam anlamı ile kavuşma için tam anlamıyla bir kavuşma için serinin ikinci kitabına beklerim.Öküz ve kedicik kesinlikle kitabın kültleri arasında yer alıyor. sadece o konuşmalar için bile okunabilecek bir kitap ki bundan fazlasını da vaat ediyorum.
Kitapla ilgili anlatmak istediği o kadar çok şey var ki! Ama onları anlatmam halinde kitabın tüm büyüsünü yitireceğini hissettiğimden yapacağım alıntılarla ufak ip uçları yakalamanızı sağlamayı amaçlıyorum.
VE işte o ALINTILAR
"Tahmin et bakalım, ne yaptım?"
"Ne?"
"Blog'una baktım."
Ah. Tanrım. Bebeğim. Yüce İsa. Nasıl Bulmuştu? Bir dakika. Önemli olan bulmuş olmasıydı. Blog'um artık Google'da çıkıyor muydu? Bu muhteşemdi işte. "Yine beni takip ediyorsun, anlıyorum. Yasaklama emri çıkarmama gerek var mı?"
"Rüyanda görürsün Kedicik." Pişmiş kelle gibi sırıttı. "Ah, bekle, rüyalarında zaten başroldeyim, değil mi?"
Gözlerimi devirdim. "Kabuslarımda, Daemon, kabuslarımda." sf.125
"Bu kasabada sadece bir tane trafik lambası olduğunun farkındasın, değil mi?" Şimdi sanki nasıl bu kadar ahmak olduğumu sorguluyormuşçasına her iki kaşını da kaldırdı ve ben o zaman gözlerinde ki pırıltının anlamını çözdüm. aşağılarcasına gülüyordu bana.
Bir an için tek yapabildiğim ona bakmak oldu. Muhtemelen, gerçek hayatta gördüğüm en seksi erkekti ve tam bir öküzdü sf.14
"Tişörtü yok mu bunun?"sf.30
"Neden bu kadar dangalaksın?" Sözcükler, iyice düşünmeden ağzımdan dökülüvermişti.
"Herkes bir konuda uzmanlaşmalı, değil mi?"
"Şey, harika bir iş çıkarıyorsun."sf.194
"Hah, işte oradaydı. Kedicik dışarı çıkmış, pençelerini keskinleştiriyordu"sf.346

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder