Sky Blue Bow Tie

Bana Ulaş

Twitter Google+ Wattpad

Bloglovin

Blog Arşivi

Bumerang - Yazarkafe

2 Ağustos 2014 Cumartesi

Duygu- Isıl Parlakyıldız





Yazar: Işıl Parlakyıldız
Yayın Tarihi: Temmuz 2014
Tür: Yetişkin, Aşk, Macera
Sayfa Sayısı: 662




Anne sıcaklığı, baba emniyeti olmayan bir dünyada ayakta kalmaya çalışan kırılganlık abidesiydi Duygu. Üç yoldaşı vardı onu taşıyan. "Develerim" derdi onlara. 
  O develer ki İstanbul'un en arızalı tipleriydi. Her ne kadar bela makinesi olsalar da 
Duygu için tek bir gerçek vardı; 

"Bekir candı, Ali kandı, Sedat aşktı." 

 Ve hayat onlar için bir duadan ibaretti. İyiyim…iyiyiz… biz hep iyi oluruz. 
Güçlü olmayı en zorlu yollarda öğrenmiş dev bir çınardı Sedat. 
 Hayatta yorulmuş, aşktan ? Çoktan vazgeçmişti. Yüreğini ördüğü çelik duvarlar arasına saklamış 
acımasız bir adamdı o. Acılarla ?atılmış düğümlerin arasında filiz verebilir miydi aşk? 
Meleği şeytana döndürüp, şeytanın ruhunu ele geçirebilir miydi aşk?


      


Öncelikle kitaba büyük bir ön yargıyla başlamamdan ötürü duyduğum pişmanlığı dile getirmek isterim. 
Türk yazar dediniz mi belirli kalemler hariç kitaba mesafeli bakmaktan kendimi alamıyorum. Amacım kimseyi küçümsemek ya da burnu büyüklük yapmak değil yanlış anlamayın lütfen. Yurdumuz yazarları bir kitaba el attımı konu belirli bir yerden sonra tekdüzeliğe başlıyor . Hele birde o kitap kalınsa her 200 sayfada bir konular tekrarlanmaya başlıyor. Her neyse demem o ki bu kitabı da alırken benzer korkularım vardı. Fakat yanıldığımı daha ilk sayfa da anladım. 

Aşk bir kere girdimi kanına, zehir gibi yayılır damarlarına ... 
Bir kısır döngüdür aşk... Döner durur, kalbinden kanın her bedenine yayıldığında...


Bu söz beni ilk anda mest etmişti. Ve sonuna kadar da büyüsünü kaybetmedi...

Sedat... Kitaplarda ki erkek ana karakterle olan hayranlığımı bilmeyeniniz yoktur. Şimdi hepsini bir kenara atın. Bir adam bu kadar karakterli bu kadar ölçülü olamaz dedim her sayfa da kendime.
Yalan yok ilk kısımlarda çok öfkelendim, kızdım hatta böyle mi adam olunur be Sedat! dedim kendimce.
Lakin kitap biraz daha sürükleyici hal aldığında Sedat'a nam-ı diyar Sado'ya öyle bir aşkla bağlandım ki ona ters düşen herkese düşman oldum.

 Bu kadar güzel sevilir mi be adam! İnsaf et. Herkesin bir Sedat'ı yok bu fani dünyada, Duygu'sunun da olamadığı gibi...

 daha önce okuduğum her romanda böyle dominant erkeklerin sevdiği kızlar naif, masum, kök söktüren tipler olurdu. Ama Duygu hepsini silip attı. Güçlüydü bir kere, anlayışlıydı, sevgi doluydu Sedat'ın Canosu... Sevdiğiniz gözünüzün önünde bir adam öldürse ne yapardınız? Ben kesinlikle düşer bayılırdım, ayıldığımda yapacağım ilk şeyse adını bilmediğim bir ülkeye kaçmak olurdu. Ama Duygu... Elinin kanıyla sevdim onu dedi. Konudan fazla bahsedip hevesinizi kaçırmak istemem ama kitap da bir yer ardı ki bahsetmeden geçemeyeceğim.


+/- Okumadıysan Tıklamanı Tavsiye Etmem


Duygu'nun hamile kalamayacağını bilen Sedat'ın onu üzmemek için kendini feda ettiği kısımda içim eridi. Bir Sedat bulmadan dünya evine girmem arkadaş dedim kendime..

Gelelim Duygu'nun kanı, canı olan Ali ve Bekir'e

Ali, Duygunun deyimiyle Alim... Tam bir kazanova! Çapkın, hovarda, öküz ama çok şirin eşek sıpası. Sempatikliği ile kitap da Sedat'tan sonra ki en favori karakterim olmayı başardı. Yer yer onu küçük bir çocuk gibi göreceksiniz ama bazı kısımlarda tam bir anne kedi! Duygu'yu korumak için Sedat'a bile rest çekiyor sonra tabi bir temiz dayak yiyor ama dayak yiyeceğini bile bile diklenmesi de bir hoş ediyor okuyanı.Kitabın büyük bir bölümünü çapkınlıkları ile olan ününe şaşırarak geçireceğiniz muhakkak. Adam uçakta ki hostesi ayarttı be! Hem de bir bakışıyla. Tabi ne demiş atalarımız "Etme bulma dünyası.." Ali de bu kadar çapkınlığın bedelini dişli mi dişli bir kızla ödemek zorunda kalıyor. 

Bekir'e gelecek olursak. Bekir kitabın belki de en tutarlı, en durgun karakteriydi. Bakmayın durgun dediğime onun öyle bir aşk hikayesi var ki hem güldürecek hem hüzünlendirecek. Selma'sı... İlk ve tek aşkı... Ama tabi ki önlerinde bin bir türlü engel var. En büyük engelde Selma'sının teyze kızı olmasının yanı sıra Sedat'ın sağ kolu olarak bilenen karanlık yanı. Ailesi uzun yıllar Selma'sını ondan mahrum ediyor. Kız güzel, talibi çok ama Bekir de boş durur mu alıyor eline bir bidon benzini her görücüye geleni "Yakarım seni!" tehditleri ile kapıdan kovuyor. Sonra da kızımızın adı ATEŞLİ SELMA'ya çıkıyor.

Sözün özü şu ki kitap içinde farklı hayatların ortak dilini AŞK'ı anlatıyor. Kalınlığına bakıp gözünüzü korkutmayın su gibi akıyor elinizde sayfalar. Ben kitabı dün aldım gece 11 gibi başladım gün aydınlatmadan bitirmiştim. Gelelim şimdi de o çok beğenerek seçtiğim alıntılara...


"Duygu öldüm mü?"
"Hayır."
"Sen beni öptün mü?"
"Evet, her yerini öperim ben senin, bir sorun olur mu?"
"Üşüyor musun sen?"
"Hayır!" dedim sertçe. yürürken Alim el salladı. Elimi çekek istedim. Bırakmadı.
"Sedat, beni utandırıp durma lütfen, bırak elimi. Bekir ve Ali'm var."dedim usulca
"Utanılacak bir şey yok. Benimsin, nokta."dedi Harika! Sedat- Duygu ikinci perde, rezillik sinemalarda! 
"Höst lan! Con con muyuz biz! kullanırım ben, çok içmedim." dedi. Kesin sarhoştu çünkü çoğu zaman arabayı çocuklar kullanırdı.
Vestiyere montlarımızı verdiğimizde Sedat sırtımdan gözünü alamıyordu  
Alim'e döndüm ve saçlarımı sağ omzumdan öne alıp 
"Alim bak!" dedim. 
"Oha, çıplak gelseydin!" dedi.
Sedat,"Ağzını öpeyim Alim, gecenin lafını ettin." dedi.




                           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
yukarı cık