Sky Blue Bow Tie

Bana Ulaş

Twitter Google+ Wattpad

Bloglovin

Blog Arşivi

Bumerang - Yazarkafe

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Bana Prenses Deme - Vefa Enver







Yazar:Vefa Enver
Yayın Tarihi: 2014
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Tür: Gençlik, aşk, 
Sayfa Sayısı: 480




Hırs, tutku, kıskançlık ve nefret duyguları arasında beklenmedik bir biçimde filizlenen muhteşem bir aşkın hikâyesini okumaya hazır mısınız? 
 Babasının biricik prensesi, dünyalar güzeli Nil, bir gün cici kız olmaktan sıkıldığına karar verip çocukluğundan beri âşık olduğu Murat'ı tavlamanın yollarını ararken, kalbini âşık olmayı en son umacağı erkeğe kaptırır. 
Aşka inanmayan bir erkek olarak uzun soluklu ilişkilerden kaçınan ve herhangi bir şeye karşı alışkanlık geliştirmek fikrinden nefret eden Yiğit için yenilik, değişiklik, farklı tatları keşfetmek hayatının temel zevkleridir. Ansızın karşısına çıkan Nil'i tecrübesiyle baştan çıkarırken, bu oynadığı oyunda hayatının ve kalbinin kontrolünü tam anlamıyla ona kaptıracağından habersizdir. 
 Baş döndürücü güzellikte, masum ve tecrübesiz bir genç kızın, aşk oyunlarını teker teker öğrenişini gülümseyerek okuyacak ve âşık olduğunu sandığı erkek ile nefret ettiğini sandığı erkek arasında bocalarken, gerçek aşkı keşfedişine tanık olacaksınız.



Kitaba öyle bir hevesle başladım ki anlatamam ama daha ilk 50 sayfada beni kendinden soğutacak şeylerle karşılaştım.
Kitabın kurgusu çok yavandı. Karakterler fazlaca abartılmış kişilik özellikleri o kadar göze sokulmuş ki insanın krizlere giresi geliyor. 

Kitabı okerken her zaman ki gibi kısa kısa notlar aldım. Kitabı bitirdikten sonra notlarıma bir göz attım ki hepsi sitem hepsi yakarış.
Nil.. Hayatımda okuduğum en itici en çocuk karakterdi. Kendini dünyanın merkezi sanan şımarık küçük bir kız çocuğuydu. Bütün kitap boyu aşık olmadığı bir adama aşığım diye ortalarda gezindi. 
Murat ise şantiyeye bile sevgilisi ile giden ama Yiğit Nil'e yaklaşınca panter kesilen kısacası ne istediğini bilmeyen çıkarcı bir karakterdi bu kitapta.
Yiğit'e gelecek olursak genel olarak kitabın en iyi karakteriydi fakat onunda öyle eksikleri ve hataları vardı ki her sayfada beni çığrımdan çıkarttı.
Mesela Nil'e olan duygularını ifade şekli kızı sevmekten çok yatağa atma niyetinde olduğunu gösteriyordu. 
Ah birde ilerleyen sayfalarda sevgilisine olan hayranlığı o kadar abartılmış ki sanarsınız Nil'e değil Tuğba'ya aşık! Yok efendim Tuğba göründüğünden bin kat daha iyi yok efendim Tuğba bir alev topu yak efendim Nil'in yerinde Tuğba olasaydı kimse ona tek laf dahi atamazdı. Anlayacağınız karakterler çok tutarsızdı.
Kitabı okurken aldığım notlardan kısa bir paylaşımla ne hissettiğimi daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum. 

"Şu Nil de kendini bulunmaz Hint kumaşı sanıyor! Resmen Yiğit ona her yaklaştığında tecavüz edecek gibi davranıyor. Güya namus düşkünü değil hadi oradan Rahibe!"

"Ah yiğit ah Cambridge Miii? Üniversite bile bitirmemiştir diyen Murat online mı acaba?"

"Nil'in aşkını ilan etme konusunda ki yüzsüzlüğü beni çıldırttı. Ne kadar da abarttın be ablası! Ferhat ile Şirin'e Aslı ile Kerem'e Tahir ile Zühreye bile sorsan bu kadar aşığız demez!"

"Şu kız ne kadar saf salak! kadın erkek ilişkileri hakkında eşeyli ürediklerinden başka bir şey biliyor mu acaba?"
"Kitapta ki duygular çok flu. Yiğit Nil'i seviyor Tuğbaya hayran öve öve bitiremiyor. Nil Murat'a aşık (!) ama aklı fikri Yiğit'te. Murat Gamze'ye mi aşık Nil'i mi seviyor onu bütün kitap boyu anlayamadım."

"Evi ev yapan Tuğba'ymış peh arabada Nil'le yiyiş. Git Tuğba'nın koynunda sabahla geç bunları Yiğit'im !"

Açıkçası kitabı pek beğenmedim fakat okuyacaklara rehber olması açısından bir kaç alıntı yapmam gerektiğini düşündüğüm için bir iki alıntı getirdim sizlere.

"Nereye bakıyorsun prenses?" diye sordu Yiğit kendini koltuğa bırakırken. Nil küçümseyen bakışlarını ona çevirdi " Çirkin olmayan bir şeylere olduğu kesin."

Nil'in bana prenses deme diye çıkılarını hatırlayınce yüzünü geniş bir sırıtış kapladı. Ne derse desin  Nil'in prenses olduğunu ve öyle kalacağını biliyordu. Benim Prensesim diye geçirdi içinden daha çok öyle olmasını unut ederek. (Yiğit'in Nil hakkındaki düşünceleri)

Yğit her zamankinin aksine bu sefer ciddi cevap vermişti " Senin sorunun ne biliyor musun?"
Nil ukala tavırla kaşını kaldırıp sordu "Hayır bilmiyorum. Söylerseniz öğrenirim."
"Basit bir soruya bile doğru düzgün cevap veremiyorsun. Sürekli laf koyma dersindesin!"
(İşte tam bu noktada ben Yiğit'e ağzına sağlık bütün kitap boyu beklediğim cümle buydu dedim)

                                        
Aslında üç puanı bile hak etmiyordu bence ama kitap da belli sözler çok yerinde ve öğretici olduğu için ve tabi ki Yiğit'in hatırına üç puan vermiş bulundum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
yukarı cık